Prof. Dr. Hasan BABACAN, Doç. Dr. Zafer GÖLEN ve Doç. Dr. Feridun ATA’nın konuşmacı olarak katıldığı “Sözde Ermeni İddiaları ve Gerçekler” konulu panel, Üniversitemiz Konferans ve Sergi Salonu’nda gerçekleştirildi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan panelde ilk olarak Üniversitemiz Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Zafer GÖLEN, Şark Meselesi konulu sunumunu gerçekleştirdi. Şark Meselesinin tarihin kendisi kadar eski bir mesele olduğunu söyleyen GÖLEN, Şark denilen düşünceyi ortaya atanlara göre bugünkü Avrupa ve Kuzey Amerika dışında her yerin şark olarak nitelendirildiğini söyledi. GÖLEN, “19. yüzyıl Avrupasının bazı hedefleri var. Bunlar, Türkleri durdurmak, Balkanlar’dan Türkleri çıkarmak, İstanbul’u Türklerden geri almak, Türkler’i Anadolu’dan atmaktır. Türkiye, Dünyanın en güzel coğrafyasında yer alıyor. Dünya da bunun farkında. Ermeni iddialarının milli, ekonomik ve siyasi sebepleri var. Bugün Ermeni iddialarını kabul eden 21 ülke bulunuyorken, Bulgaristan, İngiltere, Azerbaycan, İsrail, Danimarka ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi 6 ülke ise ermeni iddialarını tanımıyorlar. Bunun yanı sıra Ermenilerin Eylem planına bakmak gerekirse bu plan içersinde, sansasyonel çıkışlarla Ermeni Sorununu Türkiye gündeminde tutmak, bilimsel hedef adı atında Ermeni tezlerini Türkiye dahilinde tartışılmasını sağlamak, iddialarını tarafsızlık adı altında Türk milletine anlatmak, ezilmişlik imgesini kullanarak Türk kamuoyundan destek almak ve kendi tezlerini içeren filmler yapmak, kitaplar yayınlamak, web siteleri hazırlamak gibi maddeler yer alıyor.” şeklinde konuştu.
Ermeni meselesinin nasıl ortaya çıktığına dair sunumun gerçekleştiren Prof. Dr. Hasan BABACAN, Emperyalist Batılı Devletlerin, yayılma alanları üzerinde bulunan Osmanlı Devleti’nde yaşayan Hristiyan unsurlardan yararlanma istekleri, bu unsurlara ulaşabilmek için, 19. Yüzyılın başlarından itibaren Anadolu’nun çeşitli yerlerinde açılan yabancı okullar ve diğer misyonerlerin faaliyetleri ve kışkırtmaları sonucu Ermeni sorununun ortaya çıktığını vurguladı. Ermenilerin soykırım günü olarak kutlanılan 24 Nisan’ın aslında siyasi liderlerinin tutuklandığı gün olduğunu söyleyen BABACAN, Ermenilerin bir kısmının düşman saflarına katılması, memleket dâhilinde askeri birliklere ve masum halka silahlı saldırılarda bulunmaları, düşman deniz kuvvetlerine erzak sağlamakları ve müstahkem mevkileri düşmana göstermeleri gibi çeşitli nedenlerle tehcire tabi tutulduklarını ifade etti.
Tehcir sonrası dönem hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Feridun ATA ise, tehcir sonrasında tehcirde görev alan memurları yargılamak üzere kurulan mahkemelerden bahsetti. ATA, “Tehcir kararını alan İttihat Terakki Hükümeti’nin sevk sırasında meydana gelen suiistimallere göz yummayarak kurulan mahkemelerde 1500 civarında Osmanlı sivil veya askeri memurun yargılandığını ve bazılarının idam edildiğini söyleyebiliriz. Bu çerçevede 67 görevlinin Ermenilerin sevki sırasında yapmış olduklarından dolayı idam edildiklerini görüyoruz. Şimdi şu soruyu sormamız gerekiyor: Ermenileri tehcir eden hükümetin bir katliam niyeti olsa bu memurları cezalandırır mıydı? Tam tersine devletin niyeti farklı olsaydı, tehcir sırasında görevini suiistimal eden çalışanları cezalandırmak yerine onları takdir ederdi. Örneğin, bizler bugün Nazi memurlarının Yahudi soykırımından dolayı ceza aldıklarını duymadık. Çünkü zaten hükümetin niyeti o yöndeydi. Oysa Osmanlı hükümeti savaş sırasında kendini savunma amacıyla göndermiş olduğu Ermenileri sağ sağlim yerlerine vardırmayı amaçlamıştır. Fakat bugün Ermeni soykırımı olmuştur diyenler, 1915-16 yargılamaları görmezden gelmektedirler.” şeklinde konuştu.
Panel sonunda Rektör Prof. Dr. Mustafa SAATCI tarafından panelistlere Üniversitemiz anmalığı verildi.